CAMİAMIZIN ŞEFKAT ELİ

Yavuz KOCA / YAYAD Başkan Yardımcısı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yıllar öncesiydi, Belçika’nın Brüksel şehrinde bir caddeden geçerken otantik görünümlü, biraz da gizemli devasa bir bina dikkatimi çekmişti. Yanımdaki arkadaşa gayr-i ihtiyari ne olduğunu sorduğumda, orası OXFAM’ın binasıdır demişti. Açıkçası daha önce duymadığım bir kelimeydi bu. OXFAM uluslar arası yoksullukla mücadele örgütünün kısa adıymış. Örgütün, maddi özellikle de manevi desteğinin lokomotifi ise kiliselermiş. Bilahare bilgilenme amacıyla bu konuyu biraz daha araştırdım ve gördüm ki OXFAM, muhtaca destek adına çok fonksiyonlu bir kurum. Türk milletinin tarihsel hasletlerini düşündüm, İslam dininin emirlerini hatırladım ve bizim neden bu denli güçlü organizasyonlarımız yok diye üzüldüm. Özellikle de benim, bizim camiamızın…

Malum son zamanlarda Türkiye’de de benzeri kuruluşlar sayısal olarak hem çoğaldı hem de bir kısmı epeyce güçlendi. Yağmur Damlası Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (YAYAD) de, karıncanın hacca gitme misali, Allah (c.c) rızası için bu yola baş koyan derneklerdendir. Hem de kıt imkânlarla, dolaylı veya dolaysız kamudan herhangi bir destek almadan. İmkânlarının üzerinde işler yapmaya çabalayan güzide bir kurum.

YAYAD’ın doğum tarihi 11 Mart 2008. İlk adımlarla birlikte, kısıtlı imkânlar ölçüsünde ihtiyaç sahipleri için veren el olmaya gayret ediyor. Bu hayır kurumunu önce kuran, ona ismini veren ve sonra da sağlıklı yaşaması için gayreti olanlardan Hak razı olsun.  Biz bu çatı altında bulunmaktan dolayı çok mutluyuz. Kılı kırk yaran, özverili bir yönetim var iş başında. Hazreti Ömer efendimizin, ”devletin işinde devletin mumunu, kendi işinde kendi mumunu” kullanma hassasiyetini gözeten;

Yağmur Damlasını yaşatmak zorundayız. Çünkü Yağmur Damlası;

İyiliğin adıdır…

Saflığın ve sadeliğin adıdır...

Maziye hürmetin, tekerlekli sandalyelere saygının, gördüğünden geri kalanlara vefanın, mezar taşlarındaki isimleri unutmamanın adıdır…

Gönül dostlarının ve hayırseverlerin ilgileri ve destekleri bekleniyor. İleride daha güzel işler yapma gayretindedir. Şimdiye kadar kısıtlı kaynaklarla yürütülen faaliyetlerden bazı örnekler vermek gerekirse,

Ø Öncelikle şehit çocuklarına / torunlarına olmak üzere ihtiyacı olan öğrencilere burs verilmesi,

Ø Şehit ailelerine doktorlarımızca evde muayene ve kontrol gibi sağlık desteği sunulması,

Ø İhtiyaç sahiplerine gıda ve giysi yardımında bulunulması,

Ø Hayırsever dostlarımızın fitre – zekât ve adaklarına aracılık edilmesi,

Ø Ambalajı açılmış ancak son kullanım tarihi dolmamış ilaçların doktorlar nezaretinde değerlendirilmesi kampanyası gibi uygulamalar,

Yağmur Damlası olarak şimdilik en büyük projemiz, Eylül 2011’de temeli atılan ve inşaatı tamamlanarak 9 Şubat 2014 tarihinde açılışı yapılan “Erinç Evi” projemizdir. Göktürk Devletinin Kurucusu Bilge Kağan ve Kültiğin’in annelerinin ismi verilen, “İl-Bilge Hatun Erinç Evi” (Huzurevi) öncelikle şehitlerimizin mağdur ana ve babaları için olmak üzere, bu hizmete muhtaç olacaklara kapılarını açacaktır inşallah. “İnsanın kendisine iyilik edeni övmesi, iyiliği artırır” der Hz. Ali (r.a). Bu bağlamda, Erinç Evi / Huzurevi için maddi ve manevi desteklerini esirgemeyenlere şükranlarımızı sunarız.

Allah-u Teâlâ indinde eşrefi mahlûkat için en büyük müjde nedir diye sorsalar, tek cevabı vardır bu sorunun. Cennete varmak… Peki, cennete varmak için en büyük müjdelerden birisi nedir diye sorsalar, bunun ilk cevaplarından birisi de, Allah (c.c) yolunda şahadet şerbetini içmektir olur. İnancımız bu ise şehitlerimizi, gazilerimizi ve onların geride bıraktıklarını nasıl unuturuz?

İnsanoğlu doğar, büyür ve vade dolduğunda ahirete irtihal eder. Az veya çok yaşansın, doğup da ölmeyecek hiçbir canlı yoktur. Yani ebedi göç mukadderdir. Önemli olan kaliteli, yani huzurlu ve sağlıklı yaşayabilmektir. Özellikle de yaşlılıkta. İşte İl-Bilge Hatun Erinç Evi’nin gayelerinden birisi de ülküsüne emek veren insanların sığınacak bir çatı aradığında çaresiz kalmamasıdır.

Bir bilgeye sormuşlar. Efendim canınız ne istiyor?

Bilge cevaplamış. Canım hiçbir şey istememeyi istiyor.

Ve devam etmiş. Bu ruh halinin adı gönül yorgunluğudur.

Günümüzde gönül yorgunluğu yaşayan insan sayısı sanılandan çok fazladır. Özellikle de Türk-İslam mefkûresi mensupları içerisinde. Bu nedenle biz, bize düşen görevin ve sorumluluğun farkındayız.

Bize uzatılan ellerden geleni ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak, bize akan gönüllerden süzüleni yorgun gönüllere aktarmaktır görevimiz. İşin edebiyatının değil fiiliyatının önemli olduğunun bilincindeyiz. Ayrıca yapılan iyiliklerin, bazı vakıf ve derneklerin yaptığı gibi sabah akşam üstelik görüntülü olarak reklam edilmemesi gerektiğinin de şuurundayız.

“Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek” sözü umdelerimizdendir.

Hani denir ya, dünya üç günlüktür. Dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarının geleceği garanti değil. Öyleyse bugünün kıymetini bil… Biz bugünü yaşayanların yarınlara da güvenle bakabilmesi adına; yağmur damlası gibi hem saf hem de bereketli olmanın, sıcacık bir omuza dokunuşa hasret yetim ve öksüzlerin hasretini giderecek sevda olmanın, karanlıkları aydınlığa dönüştürecek bir nur olmanın, bütün bunları başaracak o elin bizim olabileceğimizin inancındayız. Sonuç hedeflenen ölçüde alınır veya alınmaz, karınca kaderince katkı sunup, bu yolda kalb-i muhabbetle yüründüğü takdirde yaratan yardımını esirgemez. Bu sözlere sadakatle bağlı kalmak bizim için haysiyet meselesi olduğu kadar, geçmişimize karşı bir borç ve mecburiyettir.

Biz dikilen bir fidanı sulayıp yeşertmeye çalışıyoruz.  Yağmur damlalarının sulayacağı bu fidanların vereceği meyveden, “Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan ve hayvanların yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır”, hadis-i şerifinde olduğu gibi helalinden hakkı olan her ihtiyaç sahibi nasiplensin istiyoruz.

Umuyor ve diliyoruz ki, Erinç Evimiz geleceğimize mesaj verecektir. Ziyaretler ve sohbetler nesiller arası bir köprü olacaktır. İbn-i Ebi’d-Dünya’nın, “Hastayı ziyaret için bir mil de olsa yürü - İki kişinin arasını düzeltmek için iki mil de olsa yürü - Allah için dost edindiğin birini ziyaret etmek için üç mil de olsa yürü,” sözünü gerçekleştirmek için fırsatımız olacaktır. Orası vatanı ve milleti için hayatını feda edebilen, bir ülkü uğruna kara toprağa düşen, bir mefkure uğruna engelli olan ve takatten düştüğünde dayanacak ocak arayabileceklerin de yeri olacaktır. Kalb-i muhabbet olmayan yerde sürekli dayanışma olmaz, dayanışma olmayan yerde de birlik ve varlık olmaz. O halde biz var olan yerlerimizi kalb-i muhabbetle daha da güçlendirmek zorundayız.

Camiamızın şefkat eli görevini ifa etmeye çalışan Yağmur Damlası Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin şimdilik sadece Çorum’da temsilciliği bulunmaktadır. Daha bir yılını bile doldurmamasına karşın Çorum Temsilciliğimiz fevkalade faaliyetlere imza attı. Bu vesileyle yöneticilerini ve katkıda bulunanları tebrik ediyorum.

Son söz olarak diyoruz ki; ülkümüz ve ülkemiz uğruna toprak anayla buluşanlara rahmet olsun, istiklalimiz ve istikbalimiz için yol alanlara selam olsun, milletimizin istikbali aydınlık, umutları daim olsun… Yağmur Damlası mensupları bilir ve inanır ki, “Yardım Duadır, Gösterişten Uzak, Şahdamarından Yakın’a.”

 

 

 

Ek Bilgi